Ömer Seyfettin Şiirleri
3 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Ömer Seyfettin Şiirleri
YANLIZLIK
Güneş batmakta; ovada gecenin,
Gölgeleri büyür, büyür sararır.
Ağaçlıklar, akan sular bir serin,
Rüzgâr ile dalgalanır, kararır
Kuşlar ötmez, yuvalar boş görünmez
Bir ışıltı uzaklarda; yazık ben
Öksüzüm şimdi, bu yolda giderken...
Gök bile yıldızlarına bürünmez!
Eski izler, çirkin, korkunç lekeler
Kılavuzluk eder. Zavallı atım
Şüphelenir bu gidişten ve kişner...
Gece gelir, ıssızlık sanki solur
Ve ruhum uyur, uyanır, her adım
Atımın nal sedası ninni olur!..
YIKIK HAN
Yaklaşırken yanımdaki kılavuz “Yoksa” diyordu
“bur’da kimse, durmayalım, bu bir yıkık binadır!”
Yaklaşınca durdum baktım içeri tam-takır,
Koca zaman sert eliyle ezmiş idi bu yurdu
Ruhuma bir acı,sesiz,garip elem duyurdu,
Etrafına gördüğüm o baldıranlar, o katır
Tırnakları, o kamışlar, o çalılar...
Bir ağır hasta gibi hapsi sanki baygın baygın uyurdu...
Sonumuzu, akıbeti düşünmeğe başlarım;
“Niçin böyle yürüyeyim, üzüleyim her adım,
“Şu hiçliğe bile bile gidiyorken...” diyerek
Dalıyorum, bir koğuktan beklenilmez bir uçuş,
Bir kahkaha koptu: “Yürü, yaşayana yol gerek...”
Dedi sandım üzerimde gelip-geçen bu baykuş
YÜKSEK AYDINLIKLAR
“Neye dalgın duruyorsun?” Diyerek omzuma dokunmuştu o melek
Neye dalgın duruyorsun? Dumanlanan gözlerin
Benim değil sanki şimdi: Etrafımda bir sis var.
Susuyorum, söylesem de, duyulmuyor sözlerim
Duymuyorsun, ey sevgilim! Deniz, tufan, dağ ve kar
Yığınları arasında geceleri yırtarak
Doğan güneş yaratıyor asırlarından bir bahar
Görmüyorsun bu sabahı, duymuyorsun bu uzak
Şenlikleri, na’eaları, bana gelen sesleri.
Viraneler çiçeklenmiş kalmamış buz. Çöl. Kurak
Benim gözüm or’da, işte o güneşte: “ieri...”
Diyen esen rüzgar da mı dokunmuyor zülfüne?
Görmüyorsun, bu aydınlık dolduruyor her yeri.
Bulunduğun bataklıkta hastalık sıcak yaz
Söndürecek gözlerinin nurunu, bak benimle,
Bak yukarı, aşağ’larda hiçbir güneş parlamaz.
Bak güneş ki vicdanlara hayat, ümid getirir.
Bu güneştir büyük duygu, Büyük Emel ma’bedi.
Benim ruhum bu güneşe doğru çıktı, eridi!
“Neye dalgın duruyorsun?” Diyerek
Beni artık uyandırma ey melek
MEKFURE
Milletleri uyandırır uykudan
Bir ateştir; alevi var, külü yok!
Hainlerin ödü kopar korkudan
Kurtulunca yayından bu ateş ok!
Bu ateşin nuru ile esirler
Zincirleri koparırlar, galeyana gelirler.
Taht yıkarlar, taht yaparlar ve derler:
“Durmayalım, hakkımız var daha çok!”
Mefkure bu: Yok mu, ey Türk, haberin?
Bu mukaddes şeyler yanar içerin,
Aç gözünü, artık uyan, hem gerin,
Bırak çıksın kalbinden şu ateş ok!
AŞK
İnce, beyaz bir leylağa benzeyen,
Nazik elin sıcacıktı elimde.
Bu leylağı yavaşcık öperken,
Sordun bana:
“Aşk var mıdır?
Benim de
Bundan biraz şüphem var... Ah sevgilim,
İnanmadan yapmak, fakat ne elim!
Sustum, evet, “var!” Deseydim o zaman,
“Söyle nedir?” diyecektim şüphesiz.
Hayalim de söndü hem bir umman,
Hayalim de dalgalandı bin deniz...
Sustum. Evet bilmiyordum, o nedir?
Bir hal var ki heyecanlar getirir?
İnce, beyaz bir leylağa benzeyen
Nazik elin sıcacıkken elimde.
Bir leylağa yavaşçacık öperken
Duyduğum şey nedir?Bilmem... seninde
Bir duyduğun varsa böyle...
Gül bana
Aşk diyelim aşk, bu tatlı duyguna!
BAHAR RÜZGARI
Aydınlatır sıcak güneş
Ormanları, tarlaları...
Es, baharın hoş rüzgarı!
Ey baharın hoş rüzgarı,
Kırlangıçlar ner’ de şimdi?
Kış gelince gitmişlerdi...
Kar yağmadan gitmişlerdi,
Fakat yazın gelir onlar,
Artık yok hiç, ne kış ne kar...
Şimdi sıcak! Ne kış, ne kar!
Hep ağaçlar çiçeklenmiş,
Yaz zamanı dünya şenmiş...
Gök. Kasaba, her yer şenmiş;
Lakin ner’ de kırlangıçlar?
Mavi gök boş, ey hoş rüzgar!
Gökyüzü boş tatlı rüzgar
Billur dere ipek orman
Haber bekle uzaklardan
Kırlangıçlar uzaklardan
Gelsinler,boş yuvarları.
Es, baharın hoş rüzgarı...
KAŞKLAR
Gözüm uzak, pek uzak bir cihanda...
Yeşil göller, mor ormanlar... hududu
Bir hayali irem gibi bilmeyen,
Görünmeyen bir cenneti orası.
Hasret çeken bülbüllerin yuvası
Gülüstanlar harab olmuş... derinden
Bir hıçkırık sorar: “Bur’ da ne oldu?”
Gözüm uzak, pek uzak bir cihanda...
Görüyorum genç kızların başları
Siyah, yanık laleler süslenmiş;
Üçyüz yıllık esirliğin matemi
Bir alaca karanlığın elemi
Çökmüş, dağlar müebbeden sislenmiş
Düşmüş yere türbelerin taşları
Gözüm uzak, pek uzak bir cihanda...
Henüz altın kandilleri sönmeyen
Ma’ betlerin kapısında bekliyor
Bizi hala kutadgu’nun ümidi...
Virane bir zamanlar ne idi!..
Yadı şimdi tarihlerde inliyor;
Ey burga han, ruhun mudur inleyen?
ALTUN DESTAN
“bu destanın sonuncu hakkında bugüne kadar her hangi bir ilgili bilgi ele geçmemiştir.”
Tanrı önce mavi kökü, kara yeri yarattı,
Sonra gökte günü, ay’ı yıldızları parlattı
Yar yüzünü denizlerle, dağ ve’ bel’ e bezedi,
“İşte sana su, ot, ağaç, demir, toprak, al” dedi.
“al,bunlarla bir şen yurt yap, bir yeşil bağ hazırla,
Sana bir çift gelecektir, onu iyi ağırla”
Ey bircik olan tanrı, Ey ikizler: gök ve yer,
Ey altılar:Gün, Ay, Yıldız, Dağlar, Beller, Denizler
Ey dokuzlar ve Ey beşler, siz sevinçten coştunuz
Türk ve Türkan geliyordu, hep görmeye koştunuz
Güneş batmakta; ovada gecenin,
Gölgeleri büyür, büyür sararır.
Ağaçlıklar, akan sular bir serin,
Rüzgâr ile dalgalanır, kararır
Kuşlar ötmez, yuvalar boş görünmez
Bir ışıltı uzaklarda; yazık ben
Öksüzüm şimdi, bu yolda giderken...
Gök bile yıldızlarına bürünmez!
Eski izler, çirkin, korkunç lekeler
Kılavuzluk eder. Zavallı atım
Şüphelenir bu gidişten ve kişner...
Gece gelir, ıssızlık sanki solur
Ve ruhum uyur, uyanır, her adım
Atımın nal sedası ninni olur!..
YIKIK HAN
Yaklaşırken yanımdaki kılavuz “Yoksa” diyordu
“bur’da kimse, durmayalım, bu bir yıkık binadır!”
Yaklaşınca durdum baktım içeri tam-takır,
Koca zaman sert eliyle ezmiş idi bu yurdu
Ruhuma bir acı,sesiz,garip elem duyurdu,
Etrafına gördüğüm o baldıranlar, o katır
Tırnakları, o kamışlar, o çalılar...
Bir ağır hasta gibi hapsi sanki baygın baygın uyurdu...
Sonumuzu, akıbeti düşünmeğe başlarım;
“Niçin böyle yürüyeyim, üzüleyim her adım,
“Şu hiçliğe bile bile gidiyorken...” diyerek
Dalıyorum, bir koğuktan beklenilmez bir uçuş,
Bir kahkaha koptu: “Yürü, yaşayana yol gerek...”
Dedi sandım üzerimde gelip-geçen bu baykuş
YÜKSEK AYDINLIKLAR
“Neye dalgın duruyorsun?” Diyerek omzuma dokunmuştu o melek
Neye dalgın duruyorsun? Dumanlanan gözlerin
Benim değil sanki şimdi: Etrafımda bir sis var.
Susuyorum, söylesem de, duyulmuyor sözlerim
Duymuyorsun, ey sevgilim! Deniz, tufan, dağ ve kar
Yığınları arasında geceleri yırtarak
Doğan güneş yaratıyor asırlarından bir bahar
Görmüyorsun bu sabahı, duymuyorsun bu uzak
Şenlikleri, na’eaları, bana gelen sesleri.
Viraneler çiçeklenmiş kalmamış buz. Çöl. Kurak
Benim gözüm or’da, işte o güneşte: “ieri...”
Diyen esen rüzgar da mı dokunmuyor zülfüne?
Görmüyorsun, bu aydınlık dolduruyor her yeri.
Bulunduğun bataklıkta hastalık sıcak yaz
Söndürecek gözlerinin nurunu, bak benimle,
Bak yukarı, aşağ’larda hiçbir güneş parlamaz.
Bak güneş ki vicdanlara hayat, ümid getirir.
Bu güneştir büyük duygu, Büyük Emel ma’bedi.
Benim ruhum bu güneşe doğru çıktı, eridi!
“Neye dalgın duruyorsun?” Diyerek
Beni artık uyandırma ey melek
MEKFURE
Milletleri uyandırır uykudan
Bir ateştir; alevi var, külü yok!
Hainlerin ödü kopar korkudan
Kurtulunca yayından bu ateş ok!
Bu ateşin nuru ile esirler
Zincirleri koparırlar, galeyana gelirler.
Taht yıkarlar, taht yaparlar ve derler:
“Durmayalım, hakkımız var daha çok!”
Mefkure bu: Yok mu, ey Türk, haberin?
Bu mukaddes şeyler yanar içerin,
Aç gözünü, artık uyan, hem gerin,
Bırak çıksın kalbinden şu ateş ok!
AŞK
İnce, beyaz bir leylağa benzeyen,
Nazik elin sıcacıktı elimde.
Bu leylağı yavaşcık öperken,
Sordun bana:
“Aşk var mıdır?
Benim de
Bundan biraz şüphem var... Ah sevgilim,
İnanmadan yapmak, fakat ne elim!
Sustum, evet, “var!” Deseydim o zaman,
“Söyle nedir?” diyecektim şüphesiz.
Hayalim de söndü hem bir umman,
Hayalim de dalgalandı bin deniz...
Sustum. Evet bilmiyordum, o nedir?
Bir hal var ki heyecanlar getirir?
İnce, beyaz bir leylağa benzeyen
Nazik elin sıcacıkken elimde.
Bir leylağa yavaşçacık öperken
Duyduğum şey nedir?Bilmem... seninde
Bir duyduğun varsa böyle...
Gül bana
Aşk diyelim aşk, bu tatlı duyguna!
BAHAR RÜZGARI
Aydınlatır sıcak güneş
Ormanları, tarlaları...
Es, baharın hoş rüzgarı!
Ey baharın hoş rüzgarı,
Kırlangıçlar ner’ de şimdi?
Kış gelince gitmişlerdi...
Kar yağmadan gitmişlerdi,
Fakat yazın gelir onlar,
Artık yok hiç, ne kış ne kar...
Şimdi sıcak! Ne kış, ne kar!
Hep ağaçlar çiçeklenmiş,
Yaz zamanı dünya şenmiş...
Gök. Kasaba, her yer şenmiş;
Lakin ner’ de kırlangıçlar?
Mavi gök boş, ey hoş rüzgar!
Gökyüzü boş tatlı rüzgar
Billur dere ipek orman
Haber bekle uzaklardan
Kırlangıçlar uzaklardan
Gelsinler,boş yuvarları.
Es, baharın hoş rüzgarı...
KAŞKLAR
Gözüm uzak, pek uzak bir cihanda...
Yeşil göller, mor ormanlar... hududu
Bir hayali irem gibi bilmeyen,
Görünmeyen bir cenneti orası.
Hasret çeken bülbüllerin yuvası
Gülüstanlar harab olmuş... derinden
Bir hıçkırık sorar: “Bur’ da ne oldu?”
Gözüm uzak, pek uzak bir cihanda...
Görüyorum genç kızların başları
Siyah, yanık laleler süslenmiş;
Üçyüz yıllık esirliğin matemi
Bir alaca karanlığın elemi
Çökmüş, dağlar müebbeden sislenmiş
Düşmüş yere türbelerin taşları
Gözüm uzak, pek uzak bir cihanda...
Henüz altın kandilleri sönmeyen
Ma’ betlerin kapısında bekliyor
Bizi hala kutadgu’nun ümidi...
Virane bir zamanlar ne idi!..
Yadı şimdi tarihlerde inliyor;
Ey burga han, ruhun mudur inleyen?
ALTUN DESTAN
“bu destanın sonuncu hakkında bugüne kadar her hangi bir ilgili bilgi ele geçmemiştir.”
Tanrı önce mavi kökü, kara yeri yarattı,
Sonra gökte günü, ay’ı yıldızları parlattı
Yar yüzünü denizlerle, dağ ve’ bel’ e bezedi,
“İşte sana su, ot, ağaç, demir, toprak, al” dedi.
“al,bunlarla bir şen yurt yap, bir yeşil bağ hazırla,
Sana bir çift gelecektir, onu iyi ağırla”
Ey bircik olan tanrı, Ey ikizler: gök ve yer,
Ey altılar:Gün, Ay, Yıldız, Dağlar, Beller, Denizler
Ey dokuzlar ve Ey beşler, siz sevinçten coştunuz
Türk ve Türkan geliyordu, hep görmeye koştunuz
Serseri- Mesaj Sayısı : 36
Kayıt tarihi : 17/01/10
Geri: Ömer Seyfettin Şiirleri
Böyle anlalımlı şiirler yok artıkın nerde o eski şiirler anlalım,acıklım,hüzünlü şiiirler
WahseTR- Mesaj Sayısı : 150
Kayıt tarihi : 17/01/10
Geri: Ömer Seyfettin Şiirleri
EVET KATILIYORUM SİZE ESKİDEN ANLAMLI CÜMLELERLE YAZILIRDI ŞİİRLER ŞİMDİ KAFASINA ESEN YAZIYOR SAÇMA SAPAN ŞEYLER
Serseri- Mesaj Sayısı : 36
Kayıt tarihi : 17/01/10
Geri: Ömer Seyfettin Şiirleri
Ever ya neydi o şairler Yunus EMRE Ömer SEYFETTİN vs. ne güzel hikayeleri şiirleri vardı insanlar okuduğunda biraz duraksıyorlardı ama şimdi öle değil
DeliDolu123- Mesaj Sayısı : 23
Kayıt tarihi : 20/06/10
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz